Resmi büyütmek için tıklayın
Dursun Karataş'ın Ailesi ve Avukatları, Terör Örgütü DHKP -C'nin Lideri Dursun Karataş'ın, Yaklaşık 10 Yıldır Kanser Tedavisi Gördüğü Hollanda'da Öldüğünü Doğruladı.
Dursun Karataş’ın ailesi ve avukatları, terör örgütü DHKP-C’nin lideri Dursun Karataş’ın, yaklaşık 10 yıldır kanser tedavisi gördüğü Hollanda’da öldüğünü doğruladı.
Dün bir basın toplantısı düzenleyen aile ve avukatları, yıllardır aranan ve Avrupa’da bulunduğu halde iade edilmeyen Karataş’ın cenazesinin, yaklaşık 15 yıldır kaçtığı Türkiye’ye getirileceğini açıkladı. Avukatları, Karataş’ın Türkiye’de defni için yasal engel bulunmadığını söyledi.
TERÖR örgütü, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi DHKP-C’nin lideri Dursun Karataş 10 yıldır tedavi gördüğü kanser hastalığından Hollanda’da öldü. Avukatı Taylan Tanay, Karataş’ın 11 Ağustos 2008 Pazartesi günü Saat 05.00’da öldüğünü doğrulayarak, ailesinin cenazeyi İstanbul’da defnetmek istediğini söyledi. Tanay, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan müvekkileri Dursun Karataş’ın Türkiye’de defnedilmesi için herhangi bir engel olmadığını belirtti.
Aileden biri alacak
Bu nedenle kendilerinin de İstanbul Valiliği ya da başka herhangi bir yere müracaat etmediklerini belirten Avukat Tanay, "Aileden bir kişi cenazeyi almak üzere Hollanda’ya gidecek. Anadolu geleneklerine göre son yolculuğuna uğurlanacak. Definle ilgili henüz bir takvim belirlenmedi. Valilik ya da Emniyet’ten aileye ya da biz avukatlarına defin sırasında güvenlik nedeniyle de her hangi bir şey söylenmedi" dedi.
Müvekkileri Dursun Karataş hakkında gerçek anlamda yargılandığı tek davanın Üsküdar 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren Dev-Sol ana davası olduğunu belirten Avukat Taylan Tanay şunları söyledi: "Aynı zamanda İnterpol aramalarını kolaylaştırmak için açık davalar var ama bunlar gerçek davalar değil. İade durumunda bir sıkıntı yaşamamak için yargı bu dosyaları elinde tutuyor. Müvekkilimiz hakkında gerek Türkiye gerekse başka bir ülke ya da uluslararası bir mahkemede ’terör’ ya da ’terörist’ anlamında kesinleşmiş bir yargı kararı yoktur."
Kod adı ’Dayı’ydı
YASADIŞI Dev-Sol Örgütü’nün lideri Dursun Karataş, 1953 yılında Elazığ’ın Cevizdere Köyü’nde bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahir Çayan’ın kurucusu olduğu THKP-C’nin (Türk Halk Kurtuluş Partisi- Cephesi) çökertilmesinin ardından 1975 yılında kurulan Dev-Yol örgütü 1978 yılında bölündü. Dev-Yol’un İstanbul kanadında görev alan Dursun Karataş, Hüseyin Solgun ve Paşa Güven, örgütü pasiflikle suçlayarak ayrılıp, Dev-Sol’u oluşturdular.
1989’da firar etti
Basit öğrenci hareketleri içinde yer alarak başlayan mücadelesinin sonunda, en kanlı örgüt Dev-Sol’un liderliğine kadar yükselen Dursun Karataş, son 30 yılda ülkenin gündemini en çok işgal edenlerden biri oldu. Eski Başbakan Nihat Erim ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ı öldürdüğü gerekçesiyle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklanan ’Dayı’ kod adlı Dursun Karataş, 1989 yılında Bayrampaşa Cezaevi’nden firar etti.
Çiftehavuzlar’dan kaçtı
Karataş, 10 Temmuz 1991’de Beşiktaş’ta ve 17 Nisan 1992’de Çiftehavuzlar’da basılan hücre evlerden son anda kurtuldu. Aralarında örgütün 3 numaralı adamı Sinan Kukul, Sabahat Karataş, Ahmet Fazıl Ercüment Özdemir’in de bulunduğu 11 militanın ölü ele geçirildiği Çiftehavuzlar operasyonundan sağ kurtulan Karataş, arkadaşları tarafından ’Muhbir’ olarak suçlandı.
Almanla evlendi
Almanya’dayken Köln kentinde yerel polisin 3 Mart 1993 günü, silahlı kişiler bulunduğu ve bunların tehditle para topladıkları ihbarı üzerine Dursun Karataş’ın da aralarında bulunduğu 11 kişi yakalandı. Ancak, Türk yetkililer Karataş’ın iadesi için girişimlerde bulunmadan önce, serbest bırakıldı. Almanya’dan siyasi sığınma hakkı isteyen Karataş’ın bu isteğine olumsuz cevap verilmesi üzerine, burada yerleşebilmek için Münih Belediyesi’nde kıyılan nikah ile bir Alman kadınla evlendi.
Örgüt birbirine girmişti
Karataş, 9 Eylül 1994’de Fransa’da yakalanarak, 4 ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Örgüt içindeki yol ayrımından sonra bir zamanlar birlikte mücadele ettiği arkadaşlarını ’Darbecilikle’ suçlayan Karataş, onlar hakkında ölüm emri verdi. İstanbul’da, Almanya’da, Bayrampaşa Cezaevi’nde her yerde iki grup arasında ölümle sonuçlanan kanlı çatışmalar yaşandı.
Türk Carlos’u olarak tanındı
Dursun Karataş, sık sık tip, kılık değiştirmesi nedeniyle "Türkiye’nin Carlos’u" olarak tanındı. Tanınmamak için sürekli tip değiştiren Karataş yanında sürekli makyaj malzemesi ve peruk taşıyordu. Son olarak polisin elinden kaçtığı Çiftehavuzlar’daki evde de Karataş’a ait saç boyası, peruklar ve diğer makyaj malzemeleri ele geçirildi.
Sık sık kimlik değiştiren Dursun Karataş, bu kimliklerle yeni kişiliklere bürünüyor, daha çok işadamı gibi örgüt adına işyeri açıp çalıştırıyordu. Dursun Karataş’ın cezaevinden firar etmesinden sonra değişik tiplerdeki fotoğraflarının basılı olduğu afişler her tarafa asılmıştı. Kolaylıkla sahte kimlik bulabildiği belirtilen Karataş’ın, peruklar, sahte bıyık, gözlük ve diğer malzemeleri kullanarak kısa sürede kılık değiştirirdi.
Örgütün cinayetleri
Dursun Karataş liderliğindeki DEVSOL ve DHKP-C’nin gerçekleştirdikleri önemli eylemler şöyle:
Nihat Erim: Eski Başbakan.
Mahmut Dikler: İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı.
Şakir Koç: İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı.
Emekli Oramiral Kemal Kayacan: Deniz Kuvvetleri eski Komutanı.
Emekli Orgeneral Adnan Ersöz: Genelkurmay eski 2. Başkanı.
Emekli Korgeneral Hulusi Sayın: Güneydoğu Jandarma Asayiş Bölge eski Komutanı.
Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk: 12 Mart döneminin ünlü generali.
Emekli Korgeneral İsmail Selen: Güneydoğu Asayiş Bölge eski Komutanı.
Tuğgeneral Temel Cingöz: Adana Jandarma Bölge Komutanı.
Yaşar Günaydın: DGM Başsavcısı.
Niyazi Fikret Aygen: Bayrampaşa Cezaevi Savcısı.
Hiram Abbas: MİT eski Müsteşar Yardımcısı.
Özdemir Sabancı: İşadamı.
Nilgün Hasefe: Özdemir Sabancı’nın sekreteri.
Haluk Görgün: TOYOTASA Genel Müdürü.
Ayrıca öldürülen birçok polisin yanısıra, emekli Orgeneral Hüseyin Doğan Özgöçmen’in yaralanması, 30 Ağustos Zafer Bayramı töreni sırasında protokol locasının altına bomba konması, ABD İstanbul Başkonsolosluğu, Cağaloğlu ve Gayrettepe Emniyet Müdürlüklerinin bombalanması.
İki davadan yargılanıyordu
TÜRKİYE ve yurtdışında hakkında arama kararı bulunan Karataş’ın yargılanmasının sürdüğü iki dava bulunuyordu. Dursun Karataş, ilk olarak I’inci Ordu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 1981 yılında açılan Dev-Sol ana davasında sanık olarak yer aldı. İstanbul 2 no’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde 11 yıl süren ve Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 1 Kasım 1991 günü sona eren 1243 sanıklı Dev-Sol ana davasının 1 numaralı sanığı Dursun Karataş, 41 arkadaşı ile birlikte idam cezasına çarptırıldı, cezası daha sonra müebbete çevrildi.
Yakalama kararı vardı
’Mevcut anayasal düzeni silah zoruyla yıkarak yerine, Marksist-Leninist ilkeler doğrultusunda bir rejim kurmak amacıyla, yasadışı örgüt kurduğu eylem emirlerini verdiği’ gerekçesiyle yargılanan Dursun Karataş hakkında ayrıca İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde yine eski TCK’nın 146-1. maddesi uyarınca "anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan 1993 yılından beri devam eden bir dava daha bulunuyor. Karataş hakkında yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da yakalama kararı çıkarılmıştı.
Ergenekon’a bile girdi
YASADIŞI DHKP-C örgütünün adı son oharak Ergenekon iddianamesinde de yer aldı. İddianamede, örgütün Sabancı suikastiyle bağlantısı, ele geçirilen belgelerin yanı sıra gizli tanık beyanı ile de desteklendi. Soruştuma kapsamında tutuklanan Serhan Bolluk’un Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Aydınlık Dergisi’nde ele geçirilen 1995 yılına ait ajandada, "Fahriye Erdal, İsmail Akkol _xxx Mustafa" isimlerinin 01.10.1996 sayfasına not alındığı belirtildi. Sabancı Center’daki cinayetin ise bu tarihten 8 gün sonra 09 Ocak 1996’da ajandada isimleri geçen kişilerce gerçekleştirildiği vurgulanarak, "Bu durum, örgütsel bağlantı dışında hiçbir şekilde izah edilmesi mümkün değildir" yorumuna yer verildi. İddianamenin bu bölümünde, "DHKP/C terör örgütünün uyuşturucu kaçakçılığında Veli Küçük ile irtibatlı mafya gruplarıyla ortak hareket ettiği, yurtdışında PKK ve Mafya ile birlikte uyuşturucu trafiğini organize ettiği anlaşılmıştır" diye yazıyor.